Üç aylık motorcu olarak, şehir içinde gezmekten sıkılmıştım. Gönül gitmek, daha uzaklara gitmek istiyordu. Ancak ne izin vardı uzaklara gitmeye (hatırlayınız: eli sopalı Ertuğrul 🙂 ) ne de yeterince tecrübe. Gerçi üç aydır İstanbul içinde oldukça zaman geçirmiştim motorla. Özellikle Beykoz civarında gidilmedik yol, görülmedik köy de kalmamıştı. Kavak’da bol bol balık yenmiş, Poyraz’da titreyerek çay içilmiş, Anadolu Feneri’nde fenerle birlikte gemilere de el sallanmıştı. Riva’da denize taş atılmış, Bozhane, Cumhuriyet, Öğümce, Karakiraz, Şile yolları da viraj viraj ezberlenmişti. Üstelik hava oldukça soğuk olmasına rağmen (Ocak – Mart arası, normal olarak biraz serin oluyormuş, motor üstünde bizzat deneyerek gördüm) yapılmıştı bu geziler.
“Yaşasınn, ilk şehir dışı gezime çıkıyorum!” okumaya devam et