Solo İznik

2011 ile yollarımızın ayrılmasının üzerinden yirmi iki gün geçmiş, bir yanda nefes aldırmadan hafta sonları dahi mesai yaptıran işler, diğer yanda gittikçe soğuyan hava; bunalmış, burnundan soluyan pis bir adam…

Kaşlarım hergün biraz daha çatılırken, meteorolojinin verdiği haber bayram sevinci yaşattı bana; “hafta sonu sıcaklık 6 derece olacak.”

Gidilecekti, neresi olduğu mühim değil, yola çıkılacak ve gidilecekti, hepsi bu.

Cumartesi gecesi Ertuğrul’u aradım, kararsızdı. Pazar sabahı yine aradım, ı – ıh, gelmeyecekti. Ben ise çok kararlıydım. Ve çıktım yola.

TEM’den Eskihisar’a, oradan Topçular’a. Soğuk, gerçekten soğuk. “Sabahın erken saatleri olması dolayısıyla normaldir, öğlene doğru ısınır, koskoca hava tahmini uzmanları yanılır mı” diyorum içimden. Yanılmasalar iyi olur. Daha yeni yola çıktım ne de olsa.

Vapurda sıcak çay ve tost. Güneş de yavaş yavaş gülümsemeye başladı. Sanırım işler yolunda.

Vapur çıkışında, Karamürsel yerine Soğuksu yolunu kullanarak Kızılderbent üzerinden gidiyorum İznik’e.

İznik’in içinde bir miktar oyalanıp, ardından motor camiasının meşhur köftecisi Yusuf’ta bir yemek molası veriyorum.

İlgi süper ama köfteler lastik. Bizim Kızılderbent’teki Altun Kasap’ın* yanında çok sanayi işi. Ekmek kadayıfı ise, köfteden daha güzel. Yine de orta karar olarak nitelendirmek mümkün mekânı.

Bu molanın ardından dönüş yoluna koyuluyorum. Bu sefer Yalakdere üzerinden dağ yollarını tırmanacağım. Gece karanlığına kalmadan dönmek istiyorum. Bu havalarda görüş iyice azaldığı için İstanbul içinde bir de o sıkıntıyı yaşamak istemiyorum.

Hava soğuyor, daha da soğuyor. Gerçek sıcaklık 2 derece civarında, hissedilen ise fena. Karamürsel’den Topçular’a sapmıyorum. Yalova’ya gidip, feribotla Pendik’e geçerek, yolu bir nebze de olsa kısaltmak amacındayım.

16.30 feribotu ile Pendik’e geçip, yola koyuluyorum. Hava kararmış, trafik sıkışık. İdealtepe’den E5’e çıkıyorum. Trafik kilit. Emniyet şeridi türlü vasıta tarafından işgal altında. Elim kornada, boşluklardan ilerleyerek, TEM ayrımına kadar geliyorum. Gerisi akıcı. Sakin bir sürüşle eve dönüyorum.

Evet çok soğuktu, ekipmanlarım oldukça sağlam olmasına karşın, hissedilir derece üşüdüm. Ancak günün sonunda mutluydum. Benim motor üzerinde olmam lazımdı, yol yapmam lazımdı, mesafe yakın da olsa yola çıktıktan sonra kafam boşalıyordu, mutlu mesut evime dönebiliyordum. Bu gazla ben, en azından hafta ortasına kadar sakin kalabilirdim. İyi ki gitmiştim, sağlık sıhhat olsun, hep gideyim. Siz de gidin, hayat kısa, gezin, tozun, zevk alın. Üçüncü sınıf bir dizi değil ki yaşam, ha bire tekrarı olsun. Bir kere geldik, güzel yaşayıp gidelim.

Sevgiler…

Özgür Daldaban
Ocak 22, 2012

*  Altun Kasap, eski lezzetinden eser kalmayan, kötü ötesi köfteler yapıyor artık. Kesinlikle tavsiye etmiyorum. Aksine Köfteci Yusuf ise en son uğradığımda çıtayı bir hayli yükseltmişti.

 

%d blogcu bunu beğendi: