Sevgili kardeşim Orhan Ortaç ile bu güne kadar “birlikte yaptığımız” en uzun motosiklet yolculuğun hikayesi.
Bu yılın başında Orhan ve ben mevcut motosikletlerimizi satıp, birer Hero Xpulse 200 satın aldık. Pamdemi etkisinde sıkıntılı geçen kış süresince fırsat buldukça araçlarımız için ihtiyacımıza göre çeşitli aksesuarlar tasarlayarak zaman geçirdik. 6 Ocak tarihinde ise İznik gölü etrafında tam tur atıp, motosikletlerin kullanımı hakkında biraz daha fikir sahibi olduk. O günün akşamı evlere döndüğümüzde daha uzun yolların hayallerini kurmaya başlamıştık bile.


Nihayet havalanarın ısındığı 24 Haziran’da, bütün kış boyunca düşlediğimiz Isparta Melikler Yaylası’na doğru yolculuğumuza başladık.
O günlerde Burhaniye Ören’de bulunmaktaydım. Yol üzerinde buluşmak için ben Balıkesir-Dursunbey-Tavşanlı, Orhan’da İstanbul’dan Pendik-Yalova feribotu sonrasında Gemlik-İnegöl-Bozüyük istikametinde ilerleyerek Kütahya’da Sera AVM’nin bahçesindeki Starbucks’ın önünde buluştuk. Bu esnada Orhan ilk kez tek başına en uzun sürüşünü gerçekleştirmiş oldu.

Kütahya’da kahve beraberindeki sohbet ile bir süre dinlendik, sonrasında yolun kalan kısmı için yola koyulduk. Afyon’a girmeden Sandıklı, Dinar derken, harika gün batımı ışığında sevgili teyzemiz Nevin Aydemir’in evine keyifle vardık. Günün en büyük sürprizi ise o esnada İzmir’de bulunan teyzemizin bize özel yemek yollaması oldu. Yolun yorgunluğu ve acıkmış bedenlerimiz için tam anlamıyla bir ziyafet oldu, anlatılmaz, yaşanır 🙂

Sabah dinlenmiş olarak uyandık. Mutluyuz, çünkü her ikimiz de yaşadığımız yerlerden ve ortamlardan en az 600 km uzaklaşmış vaziyetteyiz. Kahvaltı sonrasında önce Eğirdir’e uğrayıp bir süre gezeceğiz, belki de yakınlarımızla da karşılaşma fırsatımız olabilir, ardından da tüm kış hayalini kurduğumuz Melikler Yaylası’na doğru yola çıkacağız. Ancak öncesinde bir “ilk bakım” işimiz var. Orhan’ın motosikleti kendisinin yoğun iş temposundan dolayı ilk bakımı için gereken km sürecini tamamlayamamıştı. Buraya denk gedi. Isparta’da bir yetkili Hero servisinin olduğunu biliyorduk, aradık bulduk. Eski sanayi mahallesinde Yamaha ve Asya Motor yetkili servisi, ustamız titiz bir bakım sonrası bekletmeden bizi yola çıkarttı, memnun kaldık. Şimdi ilk durak Eğirdir.

Eğirdir’e bir karayoluyla bağlanmış bulunan iki küçük adacık bulunmaktadır. Birincisi Can Ada, ikincisi ise Yeşilada’dır. İlk önce burayı ziyaret ettik.
Can Ada; Eğirdir ile Yeşilada arasında yer alan ve 7 dönümlük bir alana sahip olan küçük bir adacıktır. Yerleşim alanı olmayıp, çadır ve karavan turizmi ile piknik alanı olarak kullanılmaktadır.
Yeşil Ada; Eğirdir’in en güzel turizm bölgesi olan adada, doğa güzelliklerinin yanında Aya Stefanos Kilisesi gibi tarihi zenginlikler de bulunmaktadır. Eğirdir merkezine 1,5 km uzaklıkta olan Yeşilada, 9 hektar alan üzerinde taş temelli ahşap evleri, dar sokakları ve küçük balıkçı barınağı ile otantik özelliğini korumaktadır. Yerli ve yabancı turistlere hizmet veren balık lokantaları ve ev pansiyonculuğu gelişmiştir.

Eğirdir’de ikinci durak Akpınar tepesi oldu. Çocukluğumun bir döneminin geçtiği Yenimahalle’ye gelmeden sağdan yol ayrılır, dik ve virajlı tırmanıştan sonra ulaşırsınız, manzarası görülmeye değerdir. Kimi zaman mavi, kimi turkuaz renkli Eğirdir Gölü’nü ve etrafındaki dağları seyrederken, çeşitli yöresel börekler, yemekler yiyebilir, çayınızı kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Gözlerimize seyir bayramı yaşattıktan sonra asıl gitmek istediğimiz yere doğru yola çıktık, Aksu üzeri Yaka Köyü Melikler Yaylası’na. İnişli çıkışlı, bol virajlı yollardan yüksek rakımın temiz havasını ciğerlerimize çekerek ilerledik ve akşam üzeri vardık yaylaya. Yoldaki manzaraların güzelliğine bu satırlarda değinmek yersiz geliyor, aşağıdaki fotoğraflar bizce çok şey açıklıyor.







Yenişarbademli ilçesi sınırlarında, Dedegöl Dağı eteklerinde yer alan, çam ağaçlarıyla çevrili, 1.735 m rakımlı Melikler Yaylası, Türkiye‘nin en karanlık noktalarından biri olarak bilinmekte. Yıldız gözlemi ve gece çekimleri için harika bir yer. Bu nedenle her yıl gökyüzü gözlem şenlikleri yapılmaktadır.
Burada yayla alanından Pınargözü Mağarası’na ve Yaka Kanyonu’na yürüyüş, Dedegöl Dağı’na da tırmanış yapılabilir. Yayla alanında içme suyu olarak kullanılabilecek çeşme mevcut.

Geleneksel “mıntıka temizliği” sonrası çadırlarımızı kurup, manzaranın, temiz havanın, ağaçlardan gelen rüzgar sesinin keyfini çıkartmak için çay demledik. Çaylarımızı yudumlarken doğan mehtap bize “iyi ki gelmişiz” dedirtti.







O günlerde henüz Marmaris yanmamıştı, ancak yine de yaylada bir ağacın yakınında yakılmış ateş bizi mutsuz ve rahatsız etti.

Gün huzurla biter, gelsin sabah…
Sabahın ilk ışıkları ile uyandık, serin ve temiz havada dinlenmiş olarak. Karnımız aç, ruhumuz tok. Güneş yukarı ne kadar yavaş çıksa azdır, o kadar tadılası bir tabiat uyanışı.






Dönüş yolculuğumuzda Beyşehir Gölü kıyısındaki enfes manzaralı virajlı yollardan Şarkikaraağaç, Akşehir, Çay üzeri Kütahya’ya kadar sürdük. İstediğimiz gibi bir kamp alanı veya kamp işletmesi bulamadığımız için bir otele yerleştik.
Covid-19 önlemleri gereği pazar günkü sokağa çıkma yasağı nedeniyle bir gün daha dinlenip, pazartesi sabahı Bursa üzeri Yalova-Pendik feribotu ile Istanbul’a girdik.
Kısıtlı zamanımız nedeni ile tadı damağımızda kalan bu yolculukta muhteşem manzaralar, enfes tabiat kokuları, ilerleyen km sayaçlarımız bize kar kaldı.

Biraz da teknik konulardan bahsedelim ;
XPulse200 ile uzun yol yapılır mı?
Maksat karayollarında trafiğin gerisinde kalmadan, sıkışmadan, makul şekilde ilerlemek, önünüze çıkan iyi kötü pek çok yol seçeneklerinde sürebilmek, ekonomik ulaşmak ise, evet gidiliyor. Gün içinde 560 km yol aldık, tanıdığım birkaç kişi bin km’nin üzerinde günlük sürüşler gerçekleştirdiler.
Hava soğutmalı motor uygun mu?
Hava soğutmalı motor teknolojisi çok eski ve hala güncel. Günümüzde küçük, orta ve büyük hacimli Amerikan, Alman, İtalyan, Hint, Japon menşeli envai çeşit örnek bulunmakta. Hava ve hava+yağ soğutma sistemli motorlar yapıları gereği ısıl toleransları yüksektir, su soğutmalı motorlara göre daha fazla ve hızlı genleşip daralabilirler, aynı zamanda daha hafif ve basit yapıda olduklarından arıza olasılıkları düşüktür, ağırlıkları da azdır.
Dezavantajı da ısıl kararlılıklarının düşük olmasıdır. Sıcak ile soğuk hava arasında davranış farkları oluşur, uzun süreli çok yavaş sürüşlerde ısıları yükselir. Bunu bilerek kullanmak gerekir. Neticede hala geçerli bir teknolojidir. Sizin için; Yerine, amacına, kullanım şartlarına göre uygundur, veya değildir. Biz yolculuğumuz boyunca herhangi bir sıkıntı yaşamadan, üstelik kamp yükümüzle birlikte gitmek istediğimiz yere problemsiz ulaştık.

Bagaj ve yük mevzuları
Yolculukta ben 50 lt rulo, 30 lt sosis ve 5 lt depo çantası kullandım, yaklaşık bagaj hacmim 85 lt oldu. Kardeşim 49 lt rulo ve Eyüp Tosyalı imalatı Z-Dec marka (2×26 lt) kumaş semer çanta ile 5 lt depo çantası kullandı, toplam bagajı da 106 lt’yi buldu. Hacmen bir sorun yaşamadık ancak taşıdığımız yükün ağırlık merkezini mümkün olduğunca aşağı çekmenin faydalı olacağını anladık, o sebeple bir sonraki seyahat öncesinde yan çanta demirlerini yaptırmaya karar verdik.
7 kademeli arka süspansiyonu da 4. seviye sertlik ayarı ile kullandık, virajlarda sorun yaşamadık. Yüke göre ayarımız tam yerindeydi.
Yakıt tüketimi
Yolculuğumuzun bana ait istatistiği şu şekildedir; Toplamda 1.277 km yol sürüldü ve 33 lt yakıt tüketildi, ortalaması da 2,48 lt/100 km yapar, gayet güzel.
Neticede, Herocanlar bu yolculukta bizi ziyadesiyle memnun ettiler.

Yoldaşım kardeşim Orhan Ortaç’a dikkatli, keyifli, güvenli sürüşü ve tadına doyulmaz arkadaşlığı için ayrıca teşekkür ediyorum 🙂 Çok özel bir yolculuktu bizim için, unutulmaz anılarla, yeni hayallerle, sağlımen döndük evlerimize.
Yolda olun, yolda hayat var.
Ertuğrul Ortaç
3 Eylül 2021