26 Haziran 2009, Cuma
Öncelikle sadece bir hafta sonu olsun, fazla uzamayalım dedik, Ayvalık’ta hafta sonu kamp kaçamağı yapmaya karar verdik. Kısa bir hazırlanmadan sonra Cuma akşam üzeri saat 17:00 de Maltepe’den yola koyulduk. İlk durak elbette ki Eskihisar-Topçular arabalı vapuru olacaktı.
Bu vapura ne zaman binsem İstanbul’u arkamda bıraktığımı anlıyorum.
Yalova, ardından Bursa. Bursa’ya girmeden çevre yolundan İzmir istikametine sapıyoruz. Akşam üzeri güneşi nefis görüntüler veriyor.

Yolda kısa bir kaç mola veriyoruz. Bilecik yakınlarında bir benzin istasyonunda yarım saat çay, diğerleri Piaggio’nun benzin ikmali için.
Yola çıkmamızdan yedi saat sonra, gece 00:00 da Ayvalık Cunda adasına vardık. Daha evvelden bildiğim Ada Camping’e gittik. Orası çok sevdiğim bir kamp yeridir.
Çadırlarımızı kurduk, yerleştik, sonra da uyku tulumlarımızı alıp doğruca sahile indik 🙂 Sahil boyunca serpiştirilmiş tahta şezlonglar bize mükemmel yatak vazifesi yaptı. Yıldızlar ile aramızda sadece atmosfer kaldı… Ve İstanbul yaklaşık 500 km geride kalmış, sessiz sedasız gün bitmişti…
27 Haziran 2009, Cumartesi
Sabah denizin şırıltısı, kokusu, martıların ve adanın etrafında dolaşan balıkçı sandallarının uzak ve net sesi… Yanı başımızda bir köpek, sabahın serinliği, doğmakta olan güneşin “işte yeni bir gün daha, keyfini sür” diyen taze ışıkları.
Kentte çalışan ve yaşayan bir insan daha ne isteyebilir ki?
Olay budur…
Sabah mahmurluğunu atmanın en iyi yolu bence yüzümüzü yıkamaktır. Elbette ki denize girerek. Serin ve durgun suda 20 dakika yüzmek nasıl iyi geldi anlatamam…
Evet, sırada kahvaltı vardı. Doğru Cunda adasının çarşısına vardık. Taş kahvede muhteşem bir çay-kahvaltı sonrası biraz da etrafı gezelim dedik.
Ara sokaklarda henüz dükkanını yeni açmakta olan esnafın telaşsız ve güler yüzlü halleri görülmeğe değer. Kimi dükkan ve mıntıka temizliği yapmakta, kimi bir yandan çay içip poğaça yemekte, kimi satışı yapılacak malları taşımaktaydı. Gerçekten bu yeni güne hazırlık görülmeğe değer.


Kent içinde dolaşırken ufak bir talihsizlik sonucu YBR yerer yattı, Biraz canı acımıştı 🙁 Ön fren maneti ve sinyal lambasının yenilenmesi gerekti. Sağa sola bakarken birisi Yamaha servisinin iki sokak ileride olduğunu haber verdi. Doğruca servise gittik. Çaylarımız geldi. Biz servis sahibi ile sohbet ederken hemen hasarlı fren maneti ve sinyal lambamız yenilendi.
Motobecane
Serviste o esnada arızalı olmayıp sadece periyodik bakım için gelen 1960’lı yıllardan kalan ve son derece iyi durumda olan Motobecane görülmeğe değerdi. 3 vitesli ve yanılmıyorsam 35 cc. Sahibi onu gençliğinden beri kullanmakta olup her ilk baharda bakıma getirirmiş.
Maalesef Mobilette ve türevi 2 zamanlı bu araçlar 2008 yılından bu yana Türkiye’de imalattan kalktılar.


Onarım sonrası gezimize devam ettik, Şeytan sofrasına çıktık. Manzara seyrederken çay içip dinlendik. Ardından yeniden Cunda adasındaki Taş kahveye döndük. Ben günün kalan kısmında denize girerim diye hayaller kurarken kampa geri dönüp çadırlarımızı topladık.
Nereye gideriz derken kendimizi yolda bulduk. İstikamet Bozcaada. Geyikli iskelesinden saat 17:30 de kalkacak vapura 15 dk kala yetiştik. İskelenin bulunduğu yerdeki plaj görülmeğe değer doğrusu.


Şekerlemeden uyanış



Bozcaada’ya varınca çarşıda yeme içme sonrasında adanın diğer tarafında bulunan Ada Camping’e gittik. (Cunda adasındaki kampın ismi de Ada Camping)
28 Haziran 2009, Pazar
Sakin ve biralı gecenin ardından yine nefis bir sabah. Kahvaltı sonrası bir kaç şişe şarap almak için Çamlıbağ şarapçılık firmasına gittik, ağız tadımıza göre tatmak suretiyle nefis şaraplar aldık. Özellikle Kuntra’yı mutlaka tatmalısınız…


Bozcaada mutlaka gezilmesi görülmesi gereken bir hoş bir ada. Biz bu yolculukta tanımak ve öğrenmekten ziyade yol yapmayı hedeflemiştik. O sebeple çarşıda yaptığımız kısa bir gezi ve yemek molasından sonra öğlen kalkan arabalı vapurla adadan ayrıldık. Haliyle burayı daha detaylı anlatmam mümkün değil. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bir başka sefer Bozcaada’yı daha detaylı gezip öğrenmek amacıyla buraya yeniden gelmek istemekteyim.
Aşağıdaki kareler, arabalı vapurun kalkmasından kısa bir süre önce çekilmişlerdir.

Bocaada’dan Geyikli’ye ve devamında Lapseki-Gelibolu vapurundan karşıya geçiş yaptıktan sonra rotamızı Şarköy, Mürefte veTekirdağ üzerinden Marmara Ereğlisi, Silivri, Büyükçekmece olarak belirledik. En sonunda Sirkeci-Harem vapurunu da eklersek bir günde üç vapur aktarması gerçekleştirmiş olduk 🙂
Şarköy, Mürefte veTekirdağ yolu stabilize, bozuk ve tozluydu. Yorucu olmakla beraber nefis manzaralar içermekte. Vaktiniz müsait ise oradan geçmenizi tavsiye ederim.

Ağacın altındaki balık ağına dikkat!
Keyif budur…
Kısa ve tempolu bir yolculuktu. 48 saat içinde 1050 km yol geçildi. Normal şartlarda fazla sayılmaz ancak 125 ve 200 cc makineler kullandığımızı düşünürsek, hatırı sayılır diyebiliriz.
Neden YBR 125?
Bu makineye benzin almıyorsunuz, fabrika içine koymuş, siz sadece sürün. Bitmiyor…
Kısaca;
Yamaha YBR 125, Japon Yamaha Motor Company Ltd. tarafından jianshe (Çin) Yamaha YBR 125 hafif sınıf bir motosiklettir.
Popüler “Standart Naked” tarzına sahip YBR125; 123,7cc hacminde, tek silindir, 4 zamanlı, hava soğutmalı, 2 sübaplı yandan egzantirik zincirli, elektrik marşlı ve CDI ateşlemeye sahiptir.
Motorun vibrasyonunu minimuma indiren, karşı krank-şaft dengeleyici mevcuttur. Motor gücü 8,000 devirde 12 beygir, torku ise 6,500 devirde 11.6 newton metredir ama Avrupalı versiyonları (2005) 7600 devirde 10,3 beygir ve 6500 devirde 10 newton metre tork vermektedir. Bunun sebebi Avrupalı versiyonlarında “Katalitik konvertör” bulunmaktadır.
Düşük ses çıkışına sahip, ekonomik ve dayanıklı bu motor Sherco motorcycle tarafından CityCorp 125 modelinde de kullanılmıştır.
Yamaha YBR125’in 2000 yılında Brezilya’da başlayan macerası, daha sonraları Ekvator, Peru, Venezuela, Arjantin, İtalya ve Türkiye gelmiştir.
2003 senesinde üretimi Çin’de başlayan 2003-2005 arasında 200.000 YBR125 satmıştır. 125cc kategorisinde en iyi balansa sahip motor olan YBR125 sağlamlığıyla da kendini ispatlamıştır.
Şasesi, MBK Sanayi tarafından Elmas-Tipi denilen Bükülmeyen-Çelik Borundan yapılmıştır. Uzun ön süspansiyonlara ve ayarlanabilir arka amortisörlere sahiptir.
Sıra dışı bir tarz sahibi olan YBR125, uzun sayılabilecek bir seleye, güzel şekillendirilmiş metal benzin deposuna, şık kuyruk tasarımına, bu güzel çizgisini tamamlayan arka park/fren lambasına, sinyal ve aynalarına kadar yüksek kalitede üretilmiştir. Ayrıca Mikuni karbüratörlü yakıt sistemine ve ön disk frene sahiptir.
Bir sonraki yolculukta buluşmak üzere, hoşçakalın…
Ertuğrul Ortaç – El Sado
30 Haziran 2009