Sinyalsiz Son Vespa, 1977 P200E – II

En nihayet boya işlemi bitti. Sanki hiç bitmeyecek hissi uyanmaya başlamıştı :/

Hemen işe koyulmak gerek. Boya yapılan parçaları kontrol etmekle başladım. Gayet güzel. Hemen kullanılmayacak parçaları özenli bir şekilde raflara yerleştirdikten sonra korna kapağını, marka logolarını taktım.

21 Ocak 2012, Cumartesi

Bu sabah Beykoz’da yağmur var.

Güzel bir kış gününde güzel bir atölye çalışması daha başlıyor.

Madem öyle, biz de güzel şeylerle ilgilenelim.

Erkenden atölyeye gidip, sobayı yaktım, üzerinde çayı demledim. Sevgili Nahit ile pastaneden yeni alınmış sıcak peynirli su böreğini yerken yağmurun sokaktaki sesine TRT’den Türk Sanat Müziği eşlik ediyordu.

Sevgili kardeşim Orhan bugün 41 yaşını geride bıraktı. Aradım, tebrik ettim. Sesini duymak ne güzel…

Sıra geldi Vespa’nın montajına.

Motor ünitesini geçen haftalarda kapatmıştım, bugün egzosu da ekledim. O artık kenarda evlilik gününü bekleyebilir.

Ardından ön yürüyüş aksamını, yeni fren balataları ve yeni gergi yayları beraberinde tamamladım. Ön yürüyüş aksamını şaseye monte etmek için orta sehpanın gelmesini bekliyorum. Aynalar ve orta sehpa yakında Skuter servis’e gelecek. Noel tatili nedeniye gecikme var.

Sonrasında yeni debriyaj balatalarının monte edilmesi geldi. Bu işlem biraz uzun sürdü, üzerindeki 3’lü balata yapısı  alttan 6 adet yaylı sistemle desteklenmekte. Bu yaylar çok kuvvetli olunca monte etmek için plan yapmam gerekti. Bunu bir düzenek üzerine oturtulmuş el mengenesi yardımıyla tamamladım. Unutmadan, balatalar montajdan önce 2 zamanlı motor yağında yaklaşık 3 saat beklediler ve bir miktar yağı bünyelerine emdiler. Bu işlem özellikle ilk çalışma esnasında yeni balataların sürtünme sebebiyle yanmaması için önemlidir.

eni ve eski debriyaj balataları
Ön yürüyüş takımı
Motor ve egzost

Haftaya sırada vites, fren, gaz telleri ve elektrik tesisatı var.

4 Şubat 2012, Cumartesi

Geçtiğimiz hafta yaşadığımız kar dolu günlerin ardından küçük de bir tansiyon yükselmesi nedeniyle montaja devam etme şansım olmadı. Bu nedenle bu hafta daha bir özlemle devam ettim.

Yeni lastikleri jantlara geçirmeden evvel güzelcene Gül Kokulu Feride bebe pudrasıyla besledim ki ileride iç ve dış lastikler birbirine yapışmasınlar.

Henüz gümrükten çekilemeyen orta sepanın yerine eskisini geçici olarak takıp Vespa yı ayağa kaldırdım. Ön yürüyüş takımını test amaçlı çamurluğu olmadan monte ettim.

Michelin lastiklerimiz
Orhan Ortaç

11 Şubat 2012, Cumartesi

Güzel bir çalışma haftasıyla merhaba.

Bir önceki atölye gününde arka amortisör ile şasi bağlantısı arasındaki lastik takozun uyumsuzluğu sebiyle sabah erkenden Skuter Servis’e gidip doğru parça ile değiştirdim. Bu arada ilerledikçe ihtiyacı ortaya çıkan bazı parçaları da alıp doğruca Beykoz’a geçtim.

Bu haftanın en önemli gelişmesi Vespa’mızın şasisi ile motorunun evlenmesi oldu elbette. Uzun zamandır beklediğim bir andı ve sevgili Nahit ile Özgür’ün de yardımlarıyla çabucak birleştirdik. Üzerine keyif kahvesi içip seyrettim. Ardından torpido gözü ve arka çamurlukların contalama işlemlerine giriştim. Kolay gibi görünen bu işlem özellikle torpido gözünde uzun sürmekte. Elbette bu çalışmayı yaparken boyanın çizilme ihtimali olması sebebiyle yavaş ve dikkatli davranmak gerekmekte.

Artık Vespa’mız kendini göstermekte. Tezgatan yere inip Beykoz’da fink atacağı günleri sabırsızlıkla beklemekteyim.

19 Şubat 2012, Pazar

“Haftaya; elektrik tesisatı, taban çıtaları…” demiştim geçen hafta, taban çıtaları konusunda acele etmişim :/

Malesef dikkatlı bakılınca elektrik tesisatının yılların getirdiği eskime nedeniyle kırılgan ve korozyonlu olduğunu fark ettim. Bu kötü bir durum, çünkü elektrik tesisatı benim için karmaşık bir yapı. Yenisi de yok. Yurt dışında var, o daha ha deyince hamen gelmiyor. Üstelik iyi para…

İş başa düştü. Önce şemayı biraz inceledim, günümüzde yapılmakta olan PX versiyonları ile arada epey fark var. Sinyal yok, marş motoru yok, benzin göstergesi yok, regülatör yok, marş elektriği kesme devresi yok, akü yok… Elbette daha basit olduğundan, yeniden yapabileceğime karar verdim.

Cumartesi günü Ümraniye oto sanayi sitesinde bir oto elektrik malzemeleri satan mağaza buldum ve ihtiyacım olabilecek tüm malzemeleri satın aldım. Yenilenmesi gereken cıvata ve somunlar da vardı, gitmişken onları da aldım. Elbette iş sadece bununla bitmiyor. Şemayı adam akıllı inceleyip hangi renk nereye gidiyor anlamam zaman aldı. Ardından yeni tesisatı hazırlarken alternatör çıkış kablolarının da yıprandığını fark ettim ki bu daha da keyfimi kaçırdı. Çünkü alternatöre müdahale etme olanağım yok. Üstelik bu ünite 6 volt, her daim bununmuyor ve fiyatı yüksek bir malzeme. Galiba strese girdim biraz…

İşe öncelikle alternatör çıkış kablolarının izalasyonunu kuvvetlendirmekle başladım. Ardından önden arkaya grup kablo döşedim ve motorun üzerinde bulunan elektrik dağıtım kutusunu bobin kutusu ile birlikte  yerleştirip yeni kablo bağlantılarını oluşturmaya devam ettim. Kablo bağlantılarını hem prinç klemens ile hem de lehim ile hazırlıyorum, o sebele uzun sürmekte. Bu esnada gidon ve önden arkaya giden tüm çelik telleri de yerleştirdim.

Hafta içi bir gece düşünürken, kaporta ustasının alt tabla değişiminde araya daha da sağlam olsun diye gereksiz bir metal köprü atıp kablo ve çelik kordon yolunu tıkamamış olmaması için dua etmiştim, anlaşılan kabul olmuş.  Bu gerçekten düşünmek bile istemediğim birşeydi. Bugün derin bir ohhh çektim, o ayrı.

Malzemenin bir kısmı ve şema
Dağıtım kutusu
Gidon
Gidon kapağı

En son gidon üzerine km göstergesi ve ikaz lambasını da monte edip, atölyemizi temizledikten sonra günü noktaladım.

26 Şubat 2012, Pazar

Bu hafta sanki biraz motivasyona ihtiyacım vardı. Zaman zaman olur. Uzak bir seyahat aklımda geçti, sanki Bolu taraflarında 500 km yol yapsam iyi gelecekti. Ama hava şartları da pek elverişli değil. Bir de üzerimde kırgınlık var, hasta olmak işten değil.

O zaman motivasyonumu klasik motosikletleri seyrederek, geçmişten gelen o güzelliklerin detaylarını inceleyerek, o havayı soluyarak kazanmak istedim. Aklıma Rahmi M. Koç Müzesi’ni ziyaret etmek geldi. Sabah güzel bir vapur yolculuğu ile Sütlüce’ye geçip müzeye ulaştım. Buraya zaman zaman gelirim. Her gelişimde birkaç tane daha eklenmiş klasik ve kıymetli ürünler görebiliyorum.

İlk önce geçtiğimiz yıl müzeye süreli olarak sergi amacıyla bıraktığım 1950’li yıllardan kalma Alman malı Berga marka cam aküyü görmeye gittim. Çok güzel bir bölümde sergilenmekte.

Berga marka cam akü

Sonrasında motosikletlerin bulunduğu üst kattaki reyona geçtim. Malesef 2003 yılında satın aldığım HP Photosmart 940 fotoğraf makinem artık son demlerini yaşamaktaydı ve bugün iflas etti. O sebeple istediğim kalitede fotoğraf çekme şansım olmadı.

Harley Davidson 74″ Side-Valve Twin Model U, 1946
Zündapp KS601, 1953
Motobecane Mobylette-Beldesan AV48, 1964
Lambretta LD150, 1957

Daha başka ürünler de var ancak fotoğraf makinem 8 yıl ve 14302 kare sonunda yeter! dediğinden dolayı diğer güzellikleri paylaşamıyorum. Ancak müzenin güzel bir ortamda geçirdiğim saatler, yeniden motivasyonumun yükselmesine yetti.

3 Mart 2012, Cumartesi

Bu sabah ilk işim, kontak anahtarının yapılması için kilit fişeğini bıraktığım anahtarcıya uğramak oldu. Artık kontak anahtarımız mevcut. Hemen sonrasında, soluğu siparişini vermiş olduğum birkaç malzemeyi teslim almak için sevgili Davut’un yanında aldım. Bütün kış gide gele artık her cumartesi çayını içer oldum. Hatta çayı geçtik, kahvaltı da yapar olduk. Orta sehpa ve aynaları epeydir bekliyordum. Biraz geç oldu ama gelen ürünler gerçekten çok kaliteli imalatlar. Montajları da keyifli olacak.

Aracımızın ön yüzeyinde, yukarıdan aşağı uzanan metal çıta için bir servis aleti bekliyordum, o da gelince iyiden iyiye kullanmak için sabırsızlandım. Fakat bir sorun çıktı ki, o makaralı aleti kullanmak için ön yürüyüş takımı, gidon ve torpido gözünün çıkartılması gerekti. Yapacak birşey yok. Hem monte ederken yeni aldığım vida ve somunları da kullanacaktım. Birkaç eski cıvata rüyalarıma giriyordu.  Ancak bir detay yüzünden takılıp kaldım. Bu arada asıl dert, bu çıtayı takarken boyanın çizilme ihtimali idi. O sebeple çok dikkatli ve yavaş bir şekilde çalışmak gerekti.

Kırmızı Vespa’nın montajında da aynı yerde takılmıştım, o zaman sevgili arkadaşım ve Atölye Mavi’nin sahibi Nahit ustam yardım etmişti. Bugün yine yanımdaydı. Nasıl bir yetenektir bilmem, ne zaman teknik olarak takılsam, bir çözüm bulur. Kendisi tanıdığım en iyi ahşap ustası ve pratik çözümlerin adamıdır. Ben on saat düşünürüm, sonunda ona danışırım, “sıkıntı yok, şöyle yapalım” der, olay biter.

Yine onun yardımıyla aynı problemi çok kolay çözdük. Çıtamız nefis bir şekilde yerine oturdu. Ardından orijinal Vespa logomuzu da yerine perçinledikten sonra (o da Nahit’in elinden çıktı), söktüklerimizi yeniden monte ettik.

Teşekkürler Nahit. Sadece o pratik çözümlerin değil, hayatımdaki varlığın için de teşekkürler.

Nahit usta
eni orta sehpa ve aynalarımız
Siyah çıtamız

Bu arada çelik tellerin montajını yaparken Kırmızı Vespa’nın gaz telinin niçin sert olduğunu kavradım. Kitabın çok dikkatli okunması gerek, ya da çoook montaj yapmış olmak. Kıssadan hisse, yeniden söküm yapıyorum diye homurdanırken aslında aynı hatayı iki kere yapmaktan kurtuldum.

Sonrasında taban çıtalarına geçtim. Öncelikle tabanımız, kaporta işlemleri esnasında değişmiş olduğundan altı adet çıta için fabrika orijinali delikler yoktu. Bunlar yeniden delinecekler. Geçtiğimiz haftalarda boya atölyesine gidip delinme işlemlerinden sonra ileride paslanma sorunu olmasın diye Hakan usta’dan bir miktar epoksi aldım. Matkap çalışmalarından ve alıştırmalardan sonra küçük bir resim fırçasıyla tatbik edip, kuruduktan sonra montaj yapabileceğim. Bazı yerlerin çizilmemesi için kağıt bant ile korumaya aldım. Bir miktar ön çalışma ve işaretleme  sonrası artık yorulduğum için elim hassasiyetini kaybetti, yanlış bir yere delik açmamak için paydos ettim.

Ne de olsa It’s a Classic, Not Plastic

10 Mart 2012, Cumartesi

Öndeki siyah çıtayı monte etmek için geçen hafta ödünç aldığım makaralı sabitleme aparatını geri vermek amacıyla  (elbette kahvaltıyı unutmayalım) Skuter Servise gittim. Ön fren ve debriyaj manetlerinin montajında gerekli 2 adet küçük somunlu ve gergili vida aldım. Vespa’nın kendi vidalarını mümkün olduğunca kullanmaya çalışıyorum ancak bazıları ya hırpalanmış ya da görüntüleri kötü oluyor. Bu sebeple yenileme yapıyorum.

Ön fren ve debriyaj manetlerini yeni cıvataları ile yerleştirdikten sonra gün içinde vites selektörü, debriyaj, gaz, jikle ve ön frenin çalışmasını sağlayan çelik iç-dış kordonların montajını bitirdim. Şasinin motor tarafında elektrik kabloları ve çelik kordonların çıkış yaptığı yerlerdeki düzenlemeleri de yaptım. Fabrika, benzine dayanıklı plastik hortum kullanmakta fakat bunun yerine Perşembe Pazarı’nda bulduğum aynı ölçüde örgülü yakıt hortumunu tercih ediyorum ki daha sağlıklı olur.

Vites selektörü

Gaz ve fren grubu

11 Mart 2012, Pazar

Arka fren pedalının temizliği yapılmamıştı. Yılların çamur ve yağ karışımı temizlendiğinde (sonrasında döner fırça ile polisaj da yapıldı) hoş bir görüntü oluştu. Hazır el atmışken yakın zamanda statik boya atölyesinde işlem görecek, üzerlerindeki pas ve eski boya kalıntılarının temizliğini yaptım. Bir kaç tane daha var, motor ilk çalışmayı yaptıktan sonra topluca siyah renk ile kaplanacaklar. Statik boya hem çok dayanıklı, hem de en fazla bir gün sonra hazır olmakta ancak boyanacak yüzeylerin metal ve temiz olması gereklidir.

Arka fren pedalı sorunsalı :-/

Arka fren pedalını, taban plakamız değiştiğinden dolayı kaporta ustamızın hazırladığı deliklere yerleştirmek güç oldu. Şöyle ki; alt tarafta bulunan yatay kiriş elemanı bir miktar geniş olmuş. Boya öncesi malesef bu kadar detaylı kontrol etme şansım olmadı. Şasi üzerinde başka delik delmeyi düşünmediğimden pedal mekanizması üzerine hafif oynamalar yapmam gerekti.

Arka fren pedalı

Temizlenmiş parçalar
Özgür Daldaban

Olası problem de şuydu; pedal mekanizması döküm aluminium malzemeden imal edilmiş, hem malzeme kırılgan hem de çalışma alanı dar. Nasıl olacak bu iş derken sevgili Özgür Daldaban kapıdan içeri girdi. Hemen kriz masasını kurdu, şöyle mi böyle mi derken bir orta karar bulundu, ardından problem çözüldü.

Yardımların için teşekkür ederim Özgür.

Açıkçası, acaba arka fren çok gerekli mi diye düşünmeye başlamıştım 🙂

25 Mart 2012, Pazar

15 Nisan 2012, Pazar

Bugün Annemin doğum günü. Atölyeye varına ilk iş onu aramak ve nice mutlu yıllar dilemek oldu. Sesini duymak hoş.

Ardından Sevgili Nahit ile haftanın krtiklerini yaparken Buket ve Tolga Büyüköner çifti atölyeme ziyarete geldiler. Güzel bir sürpriz oldu. Poğaçalarımızı yedik, kahvelerimi içtik, sohbet ettik.

Onlar gittikten sonra aylardır merakla beklediğim denemeyi yaptım. Depoya benzini koyup ilk çalıştırmayı gerçekleştirdim.

Ayakları uğurlu geldi anlaşılan.

Ve işte bildik o ses.

İlk çalışma açıkçası kolay oldu. Bir miktar karbüratöre benzin ilave ettikten sonra pek de nazlanmadan çalıştı. Ama heyecanımı yenmek kolay olmadı. Motor çalışırken ellerim titredi gerçekten.

Kontak anahtarının bağlantısında problem var anlaşılan, henüz motor stop etmeyi bilmiyor. Buji kablosunu çekmek yeterli oldu.

Etraf yağ dumanı içinde kaldı.

Ardından sessizlik…

Derin bir ohhhhh…

28 Nisan 2012, Cumartesi

Bugün motorun havalandırma ve karbüratör kapaklarını söktüm. Boya sökücü yardımıyla eski boya ve pas kalıntıları temizledikten sonra sıra seleye geldi.

Nedendir bilemem, seleye pek elim gitmemişti. Oldukça güzel yapıda, ağır, Bulgar somyalı nefis bir parça ama çoook paslı, Çoook. Çelik aksamında derin çürükler var. Sökümü uzun sürdü.

Günümüz motosiklet endüstrisinde artık böyle sele kullanılmıyor, yapılmıyor. Hiçbir markada bulamazsınız. Vespa’nın kendisi kadar kıymetli bence. O sebeple ayrı bir ihtimam görmeyi hakediyor. Yenilendiğinde ilk işim ağırlığını tartmak olacak.

Bu çelik parçalar diğer malzemeler ile birlikte statik yöntemle yarı mat siyah olacak ama temizliği gerçekten dert. Muhtemelen kumlama yöntemini seçeceğim. Cumartesi ilk iş Dudullu’da kumlama atölyesi bulmak olacak.

5 Mayıs 2012, Cumartesi

Hafta içi yaptığım araştırmalar neticesinde temizlik işi için en iyi çözümü Çağlayan’da bir cam kumlama atölyesinde buldum. Son derece ince bir kumla, gayet itinalı bir çalışma oldu. Tüm parçalar tam istediğim şekilde temizlendi. Keşke burasını daha evvel bulabilmiş olsaydım dedim.

Ardından temizlenmiş parçaları atölyede siyaha boyadım, kurumaya bıraktım.

19 Mayıs 2012, Cumartesi

Geçtiğimiz hafta yapmış olduğum bir iş gezisi atölyemi özletti:)

Bugün yapılan işler temelde selenin montajından ibaret. Elbette kırık iki ana yayın temiri, somyaların montajı, döşeme için malzeme arayışı, ardından döşemeciye selenin teslimi, siyaha boyanmış malzemelerin montajı. Verimli bir gün oldu:)

31 Mayıs 2012, Perşembe

Bu gece atölyede selemizini yenilenmiş haliyle vakit geçirdim. Tek kelimeyle harika olmuş. Tam istediğim gibi.

2 Haziran 2012, Cumartesi

Haftalardır beklediğim bir özel bir vida nihayet geldi. Onu takınca arka fren tesisatı komple tamamlanmış oldu. Ve en nihayetinde arka yürüyüş takımı da elbette.

10 Haziran 2012, Pazar

Tayvan yapısı o yıllara ait arka stop far yerine uymamakta direndi. 90’ların bir stop farını oraya takmak istemedim. En nihayetinde beklediğim ürün geldi ve yine koşa koşa soluğu Kuledibi’nde aldım. Evet model ve kalite harika. Tek fark çerçevesi krom. 2011 model Vespa PX’lerde aynısını kullanmışlar.

Öğlen saatlerinde atölyeye varınca ilk iş heyecanla kontrol etmek oldu. Evet, yerine tam uydu. Kablo soketlerini de hazırlamıştım, kontrol edip yerine monte ettim.

İlerleyen saatlarde, selenin kilit sistemi ve döşeme malzemesinin birleşim noktalarını elden geçirdim. Yerine alıştırdım, rahat bir şekilde açılıp kapanmakta. Elbette ilk iş üzerine oturmak oldu, rahatmış!

Aracın arkasında bulunan tampon için kaportada uyumsuzluk vardı. Eski sahipleri bir şekilde uyumlu olmayan ürün takmışlar ve kaportayı da buna uygun hale getirmek için delmişler. Elimdeki tamponu nasıl takabilirim derken son derece basit bir müdahale ile yerine oturdu. Üstelik sağlam bir şekilde.

Ayna montajı için fabrika tarafından hazırlanmış olan orjinal kalıptaki yerlerin iç diş yiveri bozulmuş. Standart özellkte vida yerine uymadı. Daha uzun dişli vidaları yiv açmakta kullanılan yardımcı aletlerle yerine alıştırdım.

Gün akşam oldu, bir atölye günü daha bitti. Of, puff…

Yollara ve mutlu sona az kaldı.

16 Haziran 2012, Cumartesi

Bu sabah motoru ikinci kez çalıştırıp ilk test sürüşüne çıkmaya karar vermiştim. Açıkçası birkaç gündür kafamı kurcalayan sorular var. Yeniden çalışacak mı, nasıl gidecek duracak, dönecek vs… Düşünmekten rahatsız oldum günlerce.

En nihayetinde atölyedeyim. Bugün bu makine yürüyecek. Öyle ya da böyle.

Deposunda benzin vardı, yağı da bol koymuştum. Bazı detayları hallettikten sonra atölyenin kapısına çıkarttım. Birkaç marş hareketinden sonra öksüre tıksıra duman içinde çalışmaya başladı.

Birkaç dakikalık ısınma sonrasında sehpadan indirip vitese taktım. Yürüdü

Vitesler çalıştı, 1-2-3-4

Frenler oturmaya başladı. İlk aşınmalar sonrasında epey boşluk yaptılar. Bir iki sokak gezmesi sonrası atölyeye dönüp soluklandım. Bir kahve molası, elimin titremesi azaldı.

Haydi bu sefer biarz daha uzağa gidelim dedim, Beykoz’a doğru yola çıktım. Hava sıcak, poyraz sağlam esiyor, trafik berbat. Motor stop etti. E olur, bir iki marş, yeniden gürüldedi. Yola devam. Yine stop. Ne oldu şimdi, niye kapris yapıyorsun derken depoya baktım, benzin bitmiş. Onun kabahati değil elbet. İleride benzin istasyonu var, birlikte yürüdük, benzin ikmali yaptık. Meraklı bakışlar altında depomuzu doldurduk, torpido gözündeki yağdan ilave edince, tek marş. Çalışıyor Sahill boyu yola aldık birlikte, ardından Beykoz korusu derken yaklaşık yarım saat dolaşmış olduk. Atölyeye dönünce ellerimin titremesi hat safhadaydı. Hem sevinç, hem stres.

Sele gerçekten çok rahat olmuş. İlk başta bunu fark ettim. Frenler adeta boşaldı, vites kolunun çalışma bögesi tamamen değişti. Elbette normal, hepsi ilk aşınmalarını gerçekleştirmekte. Yeniden ayarları yapılacak.

Egzost çıkışında bulunan ana boruda gevşeme var, ses ve gaz kaçırmakta. O da sıkıştırılacak.

Velhasıl epey ayar yapılacak. Ama ilk yol denemesi bence başarılı oldu.

29 Temmuz 2012, Pazar

Üç hafta evvel sitemize virüs girdiği için güncelleme eksiğimiz oluştu, nihayet devam edebilmekteyim.

Yaptığım ayarlar sonrasında geçtiğimiz Pazar günü bir test sürüşü daha yaptım. Bu esnada 2 sorunla karşılaştım. Egzost manifoltundan gelen duman ve ses azalmakla birlikte tamamen kesilmedi. Demek ki gevşek veya hatalı montaj yoktu, hata başka yerde olmalıydı. Bir de ön frenin dış çelik teli deforme oldu. Malzeme hatası diyelim. Montaj da sorun bulamadım. Onun yenisini almıştım. Sıra geldi değiştirmeye ancak bu egzost sorunu önemli. Mecburen yeniden tezgaha kaldırıp manifolttan itibaren açtım. İncelerken garip bir durumla karşılaştım.

Manifolt üzerinde iki delik farkettim. Teknik planlarda böyle bir detay yok. Olmaması da gerekiyor zaten. Emin olamadığım için Davut ile konuştum, o da bir anlam veremedi. Araştırdık ki, bunu önceki kullanıcıları  sahipleri “performans” için açmış olmalılar. Tek sonuç bu çıktı. Eh bu da bir neticedir. Bu hafta sonu o delikler kaynakla kapatılacak, tesfiye edilecek, montaj ardından yeniden test sürüşü yapılacak.

Aslında normalde bu işler daha hızlı ilerleyebilir ancak, Istanbul’un sıcağı, Beykoz’un trafiği ve atölye dışına giriş çıkış dertleri derken uzaması kaçınılmaz olmakta. Kısmetse bu Pazar vites kolu ayarları sonrasında yeniden test olacak. Ardından ön tarafın elektrik bağlantıları (far ve kontak anahtarı) yapılacak.

Delinmiş manifolt
Delinmiş silindir gövdesi

20 Nisan 2013, Cumartesi

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba. Türlü sebepler nedeniyle vermek zorunda kaldığımız molayı nihayet bitirdik.

Aslında son bir ayda bazı çalışmalarım oldu ancak buraya ekleme fırsatım bulunmamıştı. Nihayet yazıyorum işte.

Bugün Kontak kilitinin sabitleme vidası için Perşembe Pazarı’na gitmem gerekti. Günümüzde kullanılmayan bir dişli seti ile imal edildiği için özel olarak yeniden hazırlanması gerekti. Sorup soruşturduğum esnaf Stefan isminde bir torna ustasının bunu yapabileceğini belirtti. Buldum kendisini, bir Vespa parçası olduğunu öğrenince de sağolsun kırmadı, hemen yaptı onu.

Sonrasında 1000 – 5000 numara zımpara yaprakları satın alıp pırıl pırıl hale getirip, monte ettim.

28 Nisan 2013, Pazar

Bugün Vespamızı test sürüşüne çıkardım. Bir sorun vardı ve adını koyamıyordum. En nihayetinde keşfettim. Şanzıman yağı motora kaçıyor ve motor aşırı yağda boğuluyor. Sepebin krank keçesinin kaçırması olduğu aşikar. Elbette sevimsiz bir durum. Motoru yeniden indirip, keçe ve tüm contaların değişimi gerekiyor. Ne yapalım, devam etmekten başka çaremiz yok. 4 Mayıs sabahı Davut’u ziyaret edip gereken malzemeleri satın alıp işe koyulacağız. Ardından yeniden test.

Artık daha sık görüşeceğiz. Kısmetse elbette.

5 Mayıs 2013, Pazar

Geçen hafta yaptığımız test sonucunda şanzımandaki yağın motora kaçtığını tahmin edip, Skuterservis’den gerekli conta ve keçe setlerini temin ettim. Ancak, aracımızı tezgaha alıp yaptığımız kontrol neticesinde, vites kutusunun yağ seviyesinin tamamen normal olduğunu fark ettik.

Eeeeeee?

Biraz daha detaylı çalışma ve kontrol neticesinde iki unsur hakkında not düştük;

1 – Benzine konacak yağ miktarı normalden 2,5 kat fazla olmuş. Yani motor yağ ile boğulmakta.

2 – Motorun tüm cıvataları ilk çalışma neticesinde bir miktar oturmuş ve yeniden 17-21 nm tork değeri ile boşlukları alınması gerekmekte.

Evet, en azından elimde 2 tespit var. Cumartesi sabahı tüm cıvataların üzerinden geçip, benzin/yağ oranını da düzenleyip yeniden teste çıkacağız. Şimdilik bu kadar.

Sevgiyle kalın, Vespa’sız kalmayın.

Ertuğrul Ortaç
6 Mayıs 2013

 

 

One thought on “Sinyalsiz Son Vespa, 1977 P200E – II”

Yorumlar kapalı.

%d blogcu bunu beğendi: