Bu yazı serisinin ilk iki bölümünde toplam 9 motosikletim ve onlarla yaşadıklarımı anlatmıştım. Nihayet üçüncü ve “şimdilik” son kısıma geldik. Elbette belli olmaz, hevesler, meraklar bitmiyor, belki ileride bir kaç sayfa daha ekleyecek kadar motosiklet değiştirme şansım, ihtiyacım veya imkanım olabilir. Olmayabilir de ve bu kötü birşey değil. Ama kendim için bu hakkımı saklı tutarım.
Şimdi şu beş motosikletimi daha anlatmak istiyorum;
Vespa GTS250ie, 2013
Aprillia Sacarabeo 200, 2014
Yamaha XT660Z Ténéré, 2015
Suzuki Address 110, 2016
2015 Yamaha YBR125 ESD, 2017
Vespa GTS 250ie, 2013
Benim için bu yazıyı kaleme aldığım bugün dahi hala geçerlidir; Vespa’ların en güzeliydi o.
14 Temmuz 2013, Uludağ, Bursa
2013 ilk baharında BMW R1100 GS’i sattım. Güzel araçtı, güçlüydü, güvenliydi, ancak yolda giderken bisiklet kadar hafif olan gövdesi durduğu anda adeta sırtıma biniyordu. Motosiklet benim için daha hafif omalıydı. Bir de Alman malı araçların bitmek bilmeyen “tuhaf” sorunları ile yüzleşince yeni arayışlar başladı.
Bu sefer motosiklet olmasın, scooter olsun düşüncesi girdi kafama. Otomatik olacağı için yolda ilerlerken etrafı daha iyi anlama şansım olabilirdi. 2011’de biten Vespa PX200E restorasyonundan sonra GT (Granturismo) serisi yeni nesil ilgimi çekmekteydi. Tamamen çelik gövde, daha büyük kasa, enjeksiyon beslemeli 250 cc motor, yıkaması, temizliği kolay, zarif İtalyan çizgileri, hatta zevk…
Ve aldım. Detayları özenle işlenmiş, çok sağlam, güncel. Bir de klasik Vespa beyazı. Kullanırken o kadar özeniyorum ki, onu park edecek yer beğenemiyorum, akşamları mümkün olsa eve çıkartacağım.
27 Ağustos 2013, Midilli
Vespa GTS 250ie’yi benim için özel yapan ise Ağustos 2013’de Midilli‘ye yaptığım yolculuktur. Molyvos’da kamp yaptım. Adanın renkleri, yaz güneşinin ışığı, Vespa’nın beyazı… Harikaydi. Bugün iyi ki o Vespa’yı almışım, iyi ki o seyahati gerçekleştirmişim demekteyim. Hayatımda bir dönemin değişimini simgeleyen ışıktır, renktir benim için. Yeni bir tuvaldir, beyaz sayfadır.
Farı, aynaları, 250 serisine özel korna ızgaralı yuvarlak park lambası, 70’lerin Porsche 911 modeline gönderme yapan jantları, arkasında standart olarak gelen açılabilir krom port bagajı, her şeyiyle özenle tasarlanmış bir araçtı.
Aprillia Sacarabeo 200ie, 2014
2014’de beyaz Vespa ile yolumu ayırdım. Muhteşem güzelliklerinin yanında küçük tekerli olmasından kaynaklanan bazı kısıtları vardı, gece kullanırken tedirgin oluyordum. Ama tarz olarak scooteri sevmiştim. Düşüncem yine scooter ama büyük terekli olsundu.
Ancak bir sorun var, hala Vespa PX tutkum devam ediyor ve en son gelen Vespa PX150 serisinden son bir kaçtane kalmıştı o vakit. Bir Dünya klasiği PX ama sıfır km, yepyeni. O sıralar aklım ve gönlüm gidip geliyor, çarpışıyor. Nihayet karar verdim PX alacağım ve ne yazık ki artık açık olmayan rahmetli sevgili Lütfü Doğan Albayrak’ın sahibi olduğu Albayrak Vespa’ya gittim…
Almaya gittiğim Vespa Px150, 2014
İşte o esnada yeniden küçük teker ile yaşayacağım sorunlar, bir de günümüz İstanbul’unda vitesli bir scooter ile yeterince seri olamayacağımı düşündüm, endişe ettim. Mağazada epey bir vakit geçirdikten sonra bu Scarabeo’ya karar verdim ve tercihimi emniyetten yana seçmiş oldum. Komik bir gündü.
Mağazadan satın aldığım Piaggio Scarabeo 200ie, 2014
Piaggio Scarabeo 200ie, adeta enduro kılıklı bir scooterdi. İmalatında kullanılan malzemeler çok dayanıklı, kaliteli seçlmişti. Bana göre piyasa tarafından gözardı edilmiş, satışı için pek de üzerine düşülmemişti. Model ismi 200 olmasına rağmen motoru 183 cc hacmindeydi ve buna rağmen muhteşem bir performans sergilemekteydi. Kullandığım süre boyunca hiç bir teknik sorun yaşamadım. Özellikle ön far aydınlatması ve frenleme yeteneği benzersizdi. Çelik fren hortumları, kombine fren sistemi, ekonomi ve performans seçenekli motor işletim sistemi, harika bir gösterge panosu onu dönemi içinde benzersiz yapmaktaydı.
Temmuz 2014’de, yanıma kamp malzemelerimi aldığım gibi Thassos‘a gittim. Harika bir yolculuktu. Adanın kimi bozuk yollarında, hatta sert kum yüzeylerde gezdim. Yakıt tüketimi de gayet düşüktü. Çaplı ve etli lastikleri sayesinde virajlar ayrı bir keyif olmuştu.
22 Temmuz 2014, Thassos
2014’ün sonlarında belimde fıtıklaşma sorunları başladı. Biraz meslek hastalığı, biraz da scooterin adeta yürüyen tabure şeklindeki oturuş pozisyonundan dolayı çukur ve tümseklerde bele sert etki eden arka süspansiyondan kaynaklandığını düşündüm. Klasik motosiklet veya enduro araçlarda olduğu gibi ayaklarınızdan güç alıp, darbelerden kaçamıyorsunuz. En son Aralık ayında bir Delmece sürüşünden sonra uzun bir müddet motosiklet kullanamaz hale geldim. Aylar süren bu dönemden sonra Scarabeo’dan istemeden, üzülerek ayrılmak zorunda kaldım.
Scarabeo 200ie hakkındaki inceleme yazıma buradan ulaşabilirsiniz.
Yamaha XT660Z Ténéré, 2015
XT660Z Ténéré, 2008
2007 yılı başlarıydı sanırım, rahmetli babam Murat Ortaç ile İstanbul’da yılda bir düzenlenen motosiklet fuarına gitmiştik. Orada ilk kez Yamaha’nın XT660Z Ténéré modelini görmüştük. O da çok beğenmişti, seyrettik bir süre, “ciddi ve asil çizgileri var” demişti. O yıllarda 2006 model Transalp kullanıyordum, gayet de memnundum ancak üstteki bu resim o zamanlar için epey heyecanlandırmıştı beni. İmalatta olduğu 2008-2017 yılları boyunca sunulan çeşitli renk ve grafiklerin içinde bana göre en güzeli de bu “kum beji” olandı.
Tüm kışı fizik tedavi ile geçirdikten sonra artık belim iyileşmişti ve yeniden motosiklete binme arzum had safhadaydı. Teker süspansiyon imkanı bol olan yumuşak bir araç arayışındaydım. Bu esnada Ténéré gözüme çarptı. O sıralar fiyatları da makul seviyedeydi, biraz araştırma sonrasında Tolga bey Düzce’deki Dadaş Motor’dan alışverişimi yaptı.
6 Temmuz 2015 sabahı Özgür ile otomobile binip çıktık yola. Vardığımızda sandığı henüz açılmamıştı. Servisteki ustalar özenle kurdu makineyi, onun kuruluşunu, ayağa kalkışını seyretmek çok keyifliydi. Özgür bana aksesuar olarak satılan orta sehpayı hediye etti. İşlem tamamlanınca İstanbul’a yola çıktık. İlk kilometrelerini otoyolda sürmüş olduk. Rodajına da dikkat ederek getirdik İstanbul’a.
Ténéré’nin sandık açılışı (Yamaha Dadaş Motor, Düzce)
Özgür Daldaban (6 Temmuz 2015, Düzce)
Benden bir kaç hafta sonra Tolga Büyüköner de bir Ténéré aldı. Ağustos ayında’da iki araç Ohrid‘e kadar yola aldık, hatıralarda emsalsiz bir yer eden o geziyi gerçekleştirdik.
İki Ténéré, Ohrid, Ağustos 2015
18 Ağustos 2017, Karacabey (Orhan Ortaç)
Ohrid’den sonra kardeşim Orhan Ortaç ile yaptığım Assos kamp seyahati, sonrasında ve 2018’de “Örgenize İşler” ile gerçekleştirdiğim 24 günlük Balkanlar ve İtalya yolculuğu bana Ténéré’nin aslında ne olduğunu anlattı.
“Çekirge” Arnavutluk-Karadağ sınırında, 11 Ağustos 2018
O yolculukta yükü çok fazlaydı. İki kişi, 3 tam dolu çanta, ve de günlerce yağmur altında sürüş. Hatta sonraki günlerde 43 derece sıcaklıkta ilerleyiş… Fren ve viraj karakteristiğinde hiç bir sorun olmadı. Gitmem, durmam, dönmem demedi hiç. Evvelce “aşk ve nefret” olarak adlandırabileceğim bağımız eve döndüğümüzde yerini “saygıya” bıraktı.
Artık Ténéré’ye saygı duyuyordum..
Bu motosikletin tasarımı “Peygamber Devesi” ni andırıyor bana. Adını “Çekirge” koydum.
“Adventure Tourer” olarak adlandırılan bir enduro. Zor yolların, zor şartların aracı. Üzerine bindiğinizde sizi götürmüyor, siz onu götürüyorsunuz. Yetenekleri sizin sürüş kapasiteniz ile sınırlı. Yani yolda patron sizsiniz.
21 Mayıs 2019, Trans Alpina, Romanya
Bu yılın Mayıs ayında sevgili Özgür ile yaptığımız Bulgaristan ve Romanya yolculuğunda yine muhteşem bir performans sergiledi.
Ténéré hakkındaki inceleme yazıma buradan ulaşabilirisiniz.
Suzuki Address 110, 2016
2016 yazında kent içinde kullanmak, özellikle işe gidip-gelmek amacı ile küçük bir araç arayışım oldu. Bir yandan da scooter olsun, kolay sürülsün istiyordum. Suzuki’nin bu 110 cc hacminde enjeksiyon beslemeli Address 110 da karar kıldım.
Suzuki Address 110, 24 Eylül 2016, Şile
Bir sccoter bu kadar mı kıvrak, hafif, dengeli, olur? 14 inch jantları, okunaklı gösterge tablosu, yeterli sele altı bagajı… Harikaydı. Ayak marş pedalı dahi vardı ve ortalama yakıt tüketimi 100 km de 1,7 litreydi. İstanbul içinde daha ne isteyebilirdim ki.
14 Ekim 2016, İznik
Kardeşim Orhan Ortaç’ın motosikletiyle “ilk şehirdışı” yolculuğuna Address 110 ile eşlik etmiştim.
23 Ekim 2016, Sansarak, İznik
Ve beklenen son; belim tekrar rahatsızlandı. Üçüncü kez scooter denemem sonucu değiştirmiyordu, bu araçlar ne yazık ki bana uygun değildi.
Yamaha YBR125 ESD, 2016
Ténéré’yi kısa mesafelerde, şehir içinde kullanmak istemiyorum. Hafif, ekonomik ve kolay kullanımlı bir araca ihtiyacım devam etmekteydi. 125 cc klasik motosiklet geometrisini sevmemden dolayı yeniden YBR125’e yöneldim. Üstelik geçmişte kullanmıştım, tanıyordum, seviyordum.
Address 110’u takas suretiyle 2017’nin ilk haftası aldım aldım onu, 2016 modeldir. Hatıra serisi olmasa da Yamaha’nın 60. yıl imalatıdır. Rengine bayıldım ve ona “Kiraz” adını verdim.
Orhan Ortaç, Özgür Daldaban, 7 Mayıs 2017, Ayvalık
Mayıs ayı içinde Özgür ve Orhan ile birlikte gerçekleştirdiğimiz Ayvalık seyahati Kiraz’ın ilk uzun yolu oldu. Bir CRF250 Rally ve iki YBR125 biraz komik görünen ekip olmuştuk.
Sonraki aylarda uzun bir yolculuğa hazırlanmaktaydım ancak belim tam iyileşmemişti. Ténéré ile yola çıkmaya cesaret edemiyordum. Rotam uzundu, ortalama 5-6 bin km olacaktı, tercihimi YBR’den yana kullandım.
Hazırlıklar bitince de tereddüt etmeden çıktım yola. Yaklaşık bir ay boyunca sekiz ülke aştım, 5.450 km teker çevirdim, hiç görmediğim yerleri gezdim. Çok da mutlu oldum. Tercihimin ne kadar doğru olduğunu yaşayarak öğrendim.
19 Haziran 2017, Elbasan, Arnavutluk
26 Haziran 2017, Aquileia, İtalya
İlerleyen zamanlarda tasarımına alışamadığım yatık ön farını, eski modelde olan yuvarak far ile değiştirdim. Şimdi daha da güzel.
Yamaha YBR125 ESD, 2016 (Kiraz)
Yıllar önce Gustavo Cieslar ve Elke Pahl‘ın iki YBR125 ile yaptıkları Dünya seyahati bana her zaman ilham vermiştir. Bundan yıllar sonra Tuğçe ve Fatih (ride2world) daha da kapsamlı bir Dünya turu ile YBR125’in ne kadar dayanıklı ve kullanışlı araç olduğunu kanıtladılar.
Uzaklara yapılacak seyahatler için bizzat yaşıyarak öğrendiğim; “küçük motosiklet büyük özgürlüktür“.
Sevgili Özgür, motosiklete başladığında 2008 model YBR125 aldı, tecrübesi arttığı zaman da 2009 model F650 GS. Halen her iki aracını da muhafaza edip keyifle kullanmakta. Arada sohbetlerde beni eleştirir “Müdür, kaç makine değiştirdin sayamıyorum artık. Bak bana, aldıklarımı yıllardır istikrarla kullanıyorum.” diye.
Eleştirisinde haklıdır, ben çok sık değiştirdim. Bu kadar değişimin bir kısmı heves, bir kısmı da ekonomik veya o zamanki kişisel sebeplerden, ihtiyaçlardan dolayı gerçekleşti.
Kullandığım motosiklerin her biri son derece kaliteli, türünün güzel örnekleriydiler. KLR 650 ve Transalp unutamayacağım araçlarımdır, YBR125′in ise yeri bende apayrıdır.
Peki kendimce en mükemmel motosikleti buldum mu? Hayır. Gelecekte endurodan ziyade klasik “nakedbike” düşünüyorum, mesela Royal Enfield Classic 500, belki de bir Moto Guzzi. Ne zaman? Yıllar göstercek.
Ne kullandığımızın çok da önemi yok aslında, km saatleri çalışsın, yolda olalım, maksat teker dönsün.
Sevgiyle ilerleyin, yolda olun…
Ertuğrul Ortaç
14 Ekim 2019