Bugün Asude Kayaş Örs’ün ev atölyesindeyim.
Kendisini uzun yıllardır tanırım. Ortak dostlarımız oldu hep, geçmişte kimi tabiat aktivitelerinde, kimi arkadaş toplantılarında karşılaştık. Arkadaşlıktan ziyade “aşinalık” gibiydi. Daha ziyade eşi Erem Örs ile yakınlığım vardı. Lakin İstanbul’un itiş-kakış yaşamından dolayı son yıllarda hiç görüşemez olmuştuk…
Bir süredir Ören’de bulunmaktayım, öğrendim ki Asude-Erem çifti de buraya yerleşmişler, dahası Erem uzaktan işini yapmaya devam ederken Asude burada kendine iş de kurmuş. Hem çocuklarına anne, hem de bir sanatçı zevki ile yüzde yüz pamuklu kumaşlardan el yapımı orijinal tasarım çantalar, toteler, hobolar, file ve kumaş keseler imal ediyor. İnstagram’da, “asucollections” markası ile faaliyet gösteriyor.
Kendisi ile bir söyleşi gerçekleştirmek istedim, sağolsun zaman ayırdı, işte sohbetimiz…

Asude, bize biraz kendinden bahseder misin? Nerelisin, eğitimin, kariyerin, hayatın?
Ben aslen Adanalıyım ama hayatımın çok küçük bir bölümü Adana’da geçti. Babası memur olan hemen herkes gibi ben de çocukluk yıllarımı farklı illerde yaşadım. Uludağ Üniversitesi’nde İngilizce Öğretmenliği eğitimi aldım ama pek öğretmenlik yapma fırsatım olmadı. Mesleki kariyerim önce Bursa’da Olay televizyonunda dış haberler muhabirliği ve şefliği ile başladı, sonrasında İstanbul’da, halkla ilişkiler sektöründe metin yazarlığı, çevirmenlik ve editörlükle devam etti. Ofis, plaza hayatımı en son, yaklaşık beş yıl çalıştığım Ogilvy PR’da tamamladım.
Sen ve ailen daha sonra İstanbul’daki hayatınızı bırakıp Burhaniye Ören’e yerleşme kararı aldınız ve şimdi burada yaşıyorsunuz? Nasıl oldu bu kararı almak, neler yaşadınız?
İstanbul’da bir yandan çalışma hayatı yoğun bir şekilde devam ederken çocuklarımız Gün ve Yankı dünyaya geldi. İki oğlumuz arka arkaya doğdu diyebilirim, çocuklarla işi birlikte yürütmek benim için çok zor olacaktı. Bir tercih yaptım ve Ogilvy PR’dan ayrıldım.

Yıllarımızın geçtiği İstanbul’un bilindik hali
Bu sırada İstanbul’un malum koşulları, trafiği, kalabalığı, gürültüsü, üstüne gelen kentsel dönüşüm sürecinde bitmeyen inşaatları, iş makineleri ile danslarımız, sabahları kepçe vinç sesleri ile uyanmak, her inşaattan yükselen toz duman bizi yeni bir arayışa itti. Başka bir yerde yaşam fikrini kafamızda döndürüp dolaştırmaya başladık. Eşim Erem bilgisayar mühendisi ve uzaktan çalışabildiği bir işi var. Biz de bu fırsatı değerlendirmek istedik.
Edremit Körfezi’nde, bir yanda Madra Dağları, diğer yanda Kaz Dağları ile çevrili bu bölgeyi biliyorduk. Daha önce ziyaretçi olarak gelmişliğimiz vardı. Sonuç olarak iki yıl önce, bu çok sevdiğimiz coğrafyada yaşamaya karar verdik. İki yıl içinde her şey yolunda gitti. Çocuklar burada okula başladılar, biz çevreye uyum sağladık. Özellikle pandemi döneminde çocuklarla burada olduğumuz için kendimizi hep şanslı hissettik.

Sonra bez çantalar yapmaya başladın ve şimdi bu çantaları internette tanıtıp satışını da yapıyorsun. Biraz anlatır mısın, nasıl başladı bu alandaki çalışmaların?
Aslında hiç aklımda yoktu. Yani “ben bez çanta yapıp satayım o zaman” gibi bir kararla başlamadım açıkçası. Yankı bir yaşına yaklaşırken, iki çocuklu hayatımda bir şeyler yapma isteği, ihtiyacı kendini hissettirmeye başladı. Bir şeylerle ilgilenmem lazım dedim ve çok basit bir dikiş makinesi aldım. Henüz İstanbul’daydık. Öteden beri evde eksikliğini hissettiğim bir şeydi dikiş makinesi, her evde olması gerek diyordum. Alırken şunu dikerim, şunu şöyle yaparım diye düşünmedim.

O günlerde çocukların yemek yerken kullandıkları bir minder vardı ve bir kılıf ayarlamak gerekiyordu. Erem’e “ben bunu dikerim sanırım” dedim. Ufak bir şeydi. Kumaş alıp, internetten nasıl dikildiğini araştırıp bir günde fermuarlı filan bir kılıf diktim. Hepimiz çok beğendik. Sonra basit bir çanta dikmeyi denedim. Aslında o diktiğim çanta ile başladı her şey. Etrafımdakileri inandırmakta biraz zorlandım benim yaptığıma. İnanır mısın, hala kullanıyoruz evde.
İlk çantayı takiben farklı modeller, kumaşlar denemeye başladım. Bu arada yaptığım çantaları da eşe dosta, sevdiklerime hediye ediyordum. Beğenildikçe çok hoşuma gidiyordu.
Çantalarımın satış macerası ise Kadıköy Belediyesi’nin POTLAÇ mağazası ile başladı. Burası kadınların el emeği işlerini satabildikleri bir mağazaydı. Çantalarımı POTLAÇ mağazasına koydum ve birkaçı ardı ardına satıldı. Bu arada yine Kadıköy Belediyesi’nin düzenlediği festivallerde stant açtığım da oldu, çok güzeldi.

Satış olunca yavaş yavaş Instagram’a yöneldim, asucollection sayfasını açtım ve ürünlerimi burada sergilemeye başladım. Benim için hızlı, yoğun ve hala devam eden öğrenme süreci böylelikle başlamış oldu. Yaklaşık iki yıldır Instagram’da faaliyetlerimi sürdürüyorum. Bu arada ürünlerim çeşitlendi, çantalara keseler, file keseler eklendi; çocuk çantaları koleksiyondaki yerini aldı.
Bu süreçte çevrenden istediğin oranda destek alabildin mi, genel tepkiler nasıldı?
Çevremin her zaman çok büyük desteği oldu. Yaptığım işe inandılar ve bana her zaman ufuk açtılar. Bu bireysel bir iş, sonuçta ne yapacağınıza siz karar veriyorsunuz ve ortaya çıkardığınız iyi ya da kötü sizin işiniz oluyor. Ama sevdiklerinizin yaptığınız işi samimi bir ilgiyle takip etmeleri, tepkisiz kalmamaları o kadar değerli ki… Ben bu konuda çok şanslı olduğumu düşünüyorum.

Tasarımları nasıl oluşturuyorsun, renkleri ve desenleri nasıl seçiyorsun?
Ben bez çanta kullanmaya ezelden beri bayılırım. Çanta yapmıyorken bile mutlaka bez çantalarım olurdu. Bir yerde bez çanta gördüğümde hiçbir zaman kayıtsız kalmaz, mutlaka inceler, alıcı gözle bakardım. Sanırım farkında olmadan yıllar içinde belli bir vizyon ve tarz geliştirmişim bez çantalarla ilgili. O nedenle bu işle ciddi olarak ilgilenmeye başladığımda ne yapmak istediğimi biliyordum. Kendi beğenilerimin karşılık görmesi zaten herhalde beni mutlu eden. Minimal desenleri, doğal renkleri seviyorum çantalarda.
İhtiyaçları neye göre belirliyorsun, hedefinde belli bir müşteri kitlesi var mı?
Herkesin kullanabileceği, şık, aynı zamanda fonksiyonel çantalar yapmaya gayret ediyorum. O nedenle çantalarımı alanların geniş bir yaş aralığının olduğunu söyleyebilirim. Üniversiteli bir genç kitap da taşıyabilir çantalarda, bir yeni anne bebeğinin bir dolu eşyasını da. Amacım galiba her yerde, her amaçla şıklığını koruyan, diğer taraftan geniş hacmiyle her eşyaya yer açan çantalar tasarlamak.
Bez çantalar çok doğal, rahat, yalın, duru diyebileceğim ürünler. Bu haliyle bizim doğamıza da çok uygun olduklarını düşünüyorum. Ürünlerimde bu özellikleri yansıtmayı hedefliyorum.

Bir de sıfır atık konusu var tabi. Bu konuyu çok önemsiyorum. Keselerin, file keselerin naylon poşet kullanımının azalmasına ciddi katkı sağlayacağını düşünüyorum. Kendimden biliyorum bunu. Önceden refleks halinde naylon poşet kullandığım birçok alanda artık bez keseler, file keseler kullanmak beni vicdanen çok rahatlatıyor. Çok güzel tepkiler de alıyorum. Bazen insanların kendilerini çaresiz hissettikleri için plastiğe bu kadar yöneldiklerini fark ediyorum. Çünkü alternatif sunduğunuzda, hele de bunlar kullanışlı ve estetikse düşündüğünüzden çok daha hızlı kabul görüyor. Bu ürünleri yakın gelecekte daha da çeşitlendirmeyi planlıyorum.
Instagram’da periyodik olarak ürünlerini tanıtıyorsun, tansiyon yaratıyorsun. Üstelik bunu yaparken de aşırıya kaçmadan, sakince yapıyorsun, sanki Ören’in sakin yaşamı işine de yansımış gibi. Fakat işinin kalitesine bakınca da “İstanbul disiplini” görünmekte. Bu mecradan sana ulaşım ne durumda, kimlerden dönüş alıyorsun?
Instagram, dinamiklerini ayrıca öğrenmeniz ve uygulamanız gereken bir alan. Bu mecrayı öğrenmeye, gelişmeleri takip etmeye ve uygulamaya halen büyük emek harcıyorum. Bu büyük denizde kendi tarzımı yaratmaya, onunla büyümeye gayret gösteriyorum. Sakinlik, disiplin ve kalite bu tarzın bileşenleri sanırım.
Instagram’da takipçilerinizle diyalog halinde olabiliyorsunuz. Beğenilerini, yorumlarını, taleplerini size rahatlıkla iletebiliyorlar ve bu konuda istekliler. Takipçilerimle çok güzel bir etkileşim yakalayabildiğimizi düşünüyorum. Tasarımlarımda bana ilham verdikleri oluyor, bunu yaşayabilmek çok güzel.





Aynı zamanda iki erkek çocuk annesi ve eş olarak, işini nasıl sürdürebilmektesin, bu esnada yaşadığın zorluklar, çözümler nelerdir?
Tam da söylediğin nedenlerle çok zorlandığım zamanlar oluyor elbette. Evde iki küçük çocuğun varlığı, özellikle pandemi döneminde okulsuzluğun yarattığı boşluğu doldurmak zorunda kalmak, bir evi çevirmek hiç kolay değil. Hatta zaman zaman içinde bulunduğum koşullar nedeniyle hedeflerimi ertelemek, biraz yavaşlamak zorunda kaldığımı itiraf etmeliyim.
Sanırım çözüm her zaman planlı ve kararlı olmakta. Ve tabi ki yaptığın işi çok sevip çok istemekte. Ben şimdilik biraz bunu başarıp, biraz koşullara uyarak ilerliyorum.

Anladığım kadarı ile bu işten keyif alıyorsun ki yaptığın çantaların kurguları, renkleri, asıl önemli olan “dikişler” harika. Elbet az ya da çok kazanç da oluyordur, sana asıl verdiği, asıl yaşattığı nedir, nasıl açıklarsın?
Çok teşekkür ederim. Bunları burada ilk ağızdan duymak benim için çok büyük mutluluk. Çantalarımı alanların bana ilettikleri güzel yorumlar, beğeniler çok çok değerli. Herhalde onlar olmadan devam etmem mümkün olmazdı. Elbette maddi kazanç kısmı da var. Ben dengelemeye çalışıyorum. İşinizin maddi karşılığının olması çok güçlü bir motivasyon. Bu sayede gelecek hedeflerinize belli bir strateji ile ilerleyebiliyorsunuz, beklentileriniz ve çalışma azminiz olabiliyor. Markayı büyütmek dediğiniz şeyin çok temel unsuru satış. Ben de hep büyük bir marka olabilmeyi arzu ediyor, bu düşünce ile hareket ediyorum.

2003 yılından bu yana hazırladığım gezi notları, inceleme ve restorasyon yazılarının yanında ilk kez bir söyleşi hazırladım. Geçmişindeki kariyerinden dolayı da elbette çok desteğin oldu, teşekkürler Asude.
Ben bu şahane blogda bana yer verdiğin için çok teşekkür ederim.

Bilgi:
Instagram/asucollections
Shopier/asucollections
Kadıköy Belediyesi Potlaç Kadın Kooperatifi
Instagram/potlackoop
Ertuğrul Ortaç
18 Haziran 2021