Özgür’ün “Mavisi” ilk motosikletidir. İlk heyecanı, ilk aşkı…
İlk kilometreleri…
Onunla harika yollardan geçti, farklı farklı güzel kokular eşliğinde rengarenk çiçekler ile dolu vadilerden, ovalardan…
Özgür’ün “Mavisi” ilk motosikletidir. İlk heyecanı, ilk aşkı…
İlk kilometreleri…
Onunla harika yollardan geçti, farklı farklı güzel kokular eşliğinde rengarenk çiçekler ile dolu vadilerden, ovalardan…
Kocayayla için yazabileceğim, anlatabileceğim pek çok şey var. Daha iyi anlamak için oradan geçmeniz, havasını solumanız, yürürken Uludağ’ın karlı zirvelerini seyretmeniz gerek.
“Kocayayla” okumaya devam et2015 yılından bu yana keyifle kullanmakta olduğum Yamaha XT660Z Ténéré hakkında biraz araştırma yapmak istedim. Öyle teknik özellikleri, boyu hızı vs değil. Bu aracın köklerini merak ediyordum.
“Yamaha XT660Z Ténéré (Son Mohikan)” okumaya devam etGeçmişte Sansarak’dan bir kaç kez denedik, Adapazarı istikametine yolumuzu bulamadık. Yağış, mevsim, zamanlama vs bir türlü denk getiremedik. E haliyle aşmadığımız yol bize şehir efsanesi oldu. İşte bugün o efsaneyi gömmeye niyetliyiz.
Yolu tersten çizdik; İzmit Kartepe’den başlayıp çıkıp, Sansarak üzerinden İznik’e varacağız.
27 Ekim 2017 tarihinde İzmir’de olmam sebebi ile bir fırsat yaratıp Key Museum’u ziyaret etme şansım oldu.
Bu yıl İzmir’e ikinci kez geliyorum ve Torbalı tarafına uzun yıllardır geçmemiştim. Torbalı deyince aklıma yıllar önce bulunduğum Yazıbaşı köyü ve yine o yıllarda Türkiye’de otomobil imalatı yapan Opel fabrikası gelir. Bunaltıcı olmayan hoş bir sonbahar havası ile bu gezinti keyifle başladı.
Honda, 2017 yılının başında ilk bakışta biraz değişik, ama genel trende bakıldığında beklenen bir ürün çıkarttı piyasaya. İyi de oldu. Şöyle ki;
Temelde bir enduro, hafif, kentte, kırda, patikada, ormanda, taşlı yollarda, asfaltta, bulvarda kısaca her yerde gidebilen ama biraz da şekli “rally-touring” gibi olan. Güncel teknolojileri de üzerinde barındıran ve mutlaka ekonomik elbette.
“Honda CRF250 Rally” okumaya devam et17 – 19 Ağustos arası iki gecelik kamp turu için fırsatımız oldu. Küçükkuyu ile Assos arasında kamp yaparak değerlendirmek istedik. İnternet üzerinden yaptığımız araştırma neticesinde bazı notlar alıp yola koyulduk.
İşte İtalya…
Hayattaki İlk idolüm Adriano Celentano’nun memleketidir benim için. İlk kez burada bulunuyorum ve ilginç bir şekilde heyecanlıyım. Çocukluğumdan bu yana İtalyan sanatçıları beğenerek dinlerim. Celentano çocukluğumdan bu yana hana sahnede. Tek kanal siyah-beyaz TRT zamanları, RAI televizyonundan (İtalya’dan Müzik) Rafaella Carra Show yayınlanırdı. Danslar müzik muhteşemdi. Mina’yı, Iva Zanichi’yi hala dinlerim.
Nedense, yıllardır yapabilmiş olduğum tüm yolculuklar öncesinde yaşadığım uzun sürmüş hastalıklarım vardır. Durağan yaşanan, sıradan günlerin sonucu olarak ortaya çıkar. Basit bir grip bile geçmek bilmez. Şöyle de diyebilirim aslında; durağan olmak vücudumda geçmek bilmeyen hastalıklar yaratmakta.
Bugün aklıma Pablo Neruda’nın o nefis şiiri geldi, hani şöyle başlayan;
Yavaş yavaş ölürler
Seyahat etmeyenler…
Ortaokul yıllarımda kaptan Sadun Boro‘nun “Pupa Yelken” isimli müthiş kitabını okumuştum. O günden sonra tüm hayatım boyunca “uzakları” merak ettim. Her fırsatta seyahat yapmaya gayret ettim. Nasıl olduğu çok önemli olmadı hiç. Konfor, kısa yollar, hatta güvenlik bile aramadığım dönemler oldu. Hedefim her daim uzaklar oldu. Yağmuruyla, sisiyle, güneşiyle, gecesiyle…