Kıymetli eşim Örgen Uğurlu Ortaç’ın Kiraz (YBR125) ile 2019 yılında yaptığı motosiklet sürüş çalışmaları ne yazık ki aynı yıl özel sebeplerden ötürü yarıda kalmıştı. 2023’ün başında artık yeniden motosiklet sürmeyi arzu etmişti ancak benim aklımda başka bir şey vardı…
Acaba motosiklet yerine scooter kullansa, iki tekerin keyfini daha fazla yaşayabilir miydi? Hem sürüş hem de iniş-biniş kolaylığı acaba onu cezbeder miydi? Arada bahsediyordum, Scooter’ları beğeniyordu ancak tercihi hep motosikletten yanaydı. Tereddütlerim vardı lakin bunu denemeye karar verdim.

Peki ne alacaktım?
İlk aklıma gelen detay elbette hacimdi, 110-125 cc en uygunu olur diye düşündüm. Bu hacim aralığında araçları uzun yıllardır kendim de kullandığım için aklıma yattı.
Seçenek olarak birçok marka ve model vardı. Öncelikle Çin menşeli ürünleri eledim (Çinli markalardan bahsetmiyorum, onlarda aradığımı bulamadım). Yerli markaları da araştırdım, gönlüme göre bir araç çıkmadı. Piyasamızda yıllardır yaşanan “karaborsa” sebebi ile 2020 yılından bu yana iki büyük Japon markanın ürünlerini zaten kullanmıyorum, haliyle onları da eledim. Kaldı Hindistan markaları. Kim var? Hero, TVS.
Hero markasını, iki sene boyunca keyifle kullandığım XPulse200 modelinden tanıyorum, servis ve teknik destek konularında güvenim tam. 110 ve 125 cc Dash modeli var, gayet kullanışlı, ama bir noktayı aşamadım, teker çapı 12″+12″ istiyordum, Dash’da arka teker 10″.
Tam o günlerde bir akşam sevgili Ömer Yıldırım sohbet için aradı ve TVS’nin Türkiye’de el değiştirdiğini, yeni temsilcinin de piyasaya hızlı girmek adına hatırı sayılır indirimler yaptığının haberini verdi. Aklıma 2016 yılında Pendik’deki Geçit Motor’da test ettiğim TVS Jupiter 110 geldi.

O yıllarda Yamaha XT660Z Ténéré kullanmaktaydım ve yanına şehir içi amaçlı 110-125 cc bandında bir arayışım olmuştu. Bugün hatırlayabildiğim ilk hissiyatım yumuşak süspansiyon özellikleriydi. Sessizdi, kalıpları, işçiliği gayet yerindeydi. Aslında o araç rahmetli babam Murat Ortaç’ın 2003 yılında satın aldığı metal gövdeli Honda Activa 100 modelinin gelişmiş haliydi.
Sevgili babamız iki yıl boyunca bu scooteri keyifle kullandı. İstanbul içinde dolaştığı gibi, Şile’ye, Ağva’ya, Kerpe’ye gider gelirdi. Kimi zaman birlikte iki motosikletli olarak sürerdik.
Güzel anılar hatırıma geldi…

Sevgiyle, özlemle…
Neticede o yıl bir scooter yerine standart motosiklet yapısında karar kılıp Yamaha YBR125 ESD satın alıp, adını da “Kiraz” koydum. Ve de Kiraz ile yıllarca çok güzel yollar aştım, sekiz ülkede teker çevirdim, o zaman için doğru kararmış.
Dönelim 2023 yılına…
TVS firması Honda’ya, Suzuki’ye ve daha başka büyük markalara da scooter imal ettiği için, kendi öz ürünü olan Jupiter 110’u satın almakta hiç tereddüt etmedim, Ömer kardeşimizin tavsiyesinin de kararımda payı vardır.

Kocaeli’nde bulunan Kartepe ATV firmasından alış verişimizi yaptık. İlerleyen günlerde eşim ile birlikte Kocaeli’nde günübirlik sürüşler yaptık. Kimi zaman Tahtalı Göleti, Ağva, kimi zaman Kocaeli içinde derken arada ben de kullanır oldum. O kadar rahat, basit ve keyifli gelmeye başladı ki, çok çabuk alıştım. Hatta geçmişte belimde yaşadığım disk sorunları nedeniyle scooterleri hayatımdan çıkartmıştım, ama başarılı süspansiyonu belimden sıkıntı yaşatmadı.

Eşimin yurtdışı görevi nedeni ile yaz başında Bajaj Dominar D250’yi satma kararı almıştım, kardeşim Orhan’da bana katıldı ve iki gün içinde Bajajları kolayca sattık. Ardından 2016’dan bu yana keyifle kullanmakta olduğum Yamaha YBR 125 (Kiraz)’ı da sattım. Kiraz’dan çok memnundum ancak gönlüm biraz değişim istiyordu, o sebeple gittiğine üzülmedim.
Ve de 2003 yılından bu yana ilk kez motosikletsiz kaldım!
Sonraki günlerde hanımın “çok sevdiği, beğendiği, benimsediği ” scooterini daha fazla kullanmaya başladım ve doğal olarak “bugün bana lazımdı, dün kirli mi kalmış bu…” gibi sohbetlerin sonunda evde bir anlaşmazlık çıkacağı netleşti 🙂
Nihayetinde Temmuz ayında, yani babamın Honda Activa 100’ü satın aldığı 2003’den yirmi yıl sonra bende akrabası bir TVS Jupiter 110 satın aldım 🙂

Yaz boyunca günübirlik gezilerim oldu, keyifli zamanlar geçirdim. Kardeşim Orhan ile, Adem ve Ömer Yıldırım kardeşler ile, Tolga ağabey, Ufuk ağabey… Jupiter bir dolu hoş anılara giden yollarda araç oldu.

Açıkçası ilk başta bu 110 cc scooterin hayatıma böylesine renk katabileceğini düşünmemiştim. Çarşıya, pazara gideyim, arada dostlarımla sosyalleşeyim, basitçene ulaşım sorunumu çözeyim derken Jupiter 110 elim ayağım oldu, otomobil kullanmayı, yürümeyi unuttum adeta.

Birgün Adem öğretmen ile Kocaeli Akçaova’da buluştuk. Jandarma karakolunun karşında çay bahçesi vardır, ağaçların altında yol ağzına bakan hoş bir yerdir, severim. Zaman zaman İstanbul’a gidiş gelişlerimde çay molası veririm. Test amaçlı araçlarımızı değiştik. Kendisinin geçen sene kardeşi ile birlikte Trakya turu yaptığı Honda Dio’sunu test etme şansım oldu, O da Jupiter’i.
Bir süre sonra Dio’yu satıp Jupiter’e geçti 🙂


Biraz da kullanım detaylarına değinmek iyi olur ancak teknik verilere girmeyeceğim, TVS Türkiye internet sitesinde her detayı anlatılmış.
Aracın malzeme ve boya kalitesi yeterli. Ön çamurluk ve sağ-sol yan paneller sactan imal edilmiş, metal ve boyalı plastik yüzeylerde renk tonu farkı yok. Sürüş esnasında herhangi bir yerinden tıkırtı zırıltı duyulmuyor.
Ön farda ve arka park-fren grubunda LED aydınlatma kullanılmış. Geceleri önde yeterli aydınlatma sağlıyor, arkada bol güneşli havada sanki bir miktar zayıf kalıyor. Ön fara entegre edilmiş zarif gündüz farı mevcut, en aydınlık gün ışığında dahi fark ediliyor. Sağ-sol sinyaller geleneksel halogen gazlı flaman ampullü, gece ve gündüz net şekilde ışığı görünüyor.

Gösterge panosu ibreli, ferah, rahat okunuyor, şık. Panonun içindeki ibrenin gece aydınlatması zayıf. Maalesef “saat” yok, önemli bir eksiklik. Tuş takımı net çalışıyor, büyüklükleri, konumları gayet güzel. Hatta kimi pahalı markaların bazı modellerinden daha kaliteli tuşlar kullanılmış.
Gidonun yüksekliği iyi, boyum 186 cm ve dönüşlerde elcikler bacağımı sıkıştırmıyor. Gösterge panosunun sürücüye dönük olarak tasarlanmış olması bir başka görsel keyifli nokta.
Gidonun hemen altında sol tarafta küçük bir açık cebi var, inerken eldivenleri bırakmak için ideal.
Frenlerinde kampana tercih edilmiş. İlk birkaç yüz km hissiyatı zayıftı, açıkçası moralim bozulmuştu fakat sonradan balatalar ve kampana yüzeyleri birbirine alışınca frenaj yeterli oldu. Genelde disk frene alışık olduğumuzdan başlangıçta dozlaması zayıf gelse de zaman içinde alışıyorsunuz. Aracım 3.600 km de, frenlerin kampana olduğunu unuttum diyebilirim, kesinlikle gücüne ve ağırlığına göre yeterli. Fren tesisatı kombine olarak hazırlanmış, arka freni kullandığınızda bir miktar öne de uyguluyor, çok dengeli çalışıyor. Tüm kombine frenli araçlarda olduğu gibi dikkat edilmesi gereken nokta, arka frenin ayarıdır. Şayet arka fren zayıflarsa önden kayma yaşanabilir, bunun önüne geçmek için ortalama 500 km de bir arka frenin ayar vidasından boşluğunu almak kafidir. Bütün günümü sadece arka fren manetini kullanarak geçirdiğimi hatırlarım, sistem gerçekten iyi çalışıyor.

Bir güzel nokta daha, arka fren manetine entegre edilmiş “el freni”. Çok kolay devreye alıp, yola devam etmek istediğinizde maneti biraz çektiğinizde devreden çıkarabiliyorsunuz. Üstelik el freni kombine sistemden dolayı hem ön tekere hem de arka tekere kumanda ediyor. Harika.
Süspansiyon konusuna gelince, bu güne kadar kullandığım en rahat scooter diyebilirim. Yoldaki çukurlar tümsekler artık eziyet olmaktan çıktı. Hele benim gibi geçmişte belinden rahatsızlıklar yaşamış biri olarak kendi adıma muhteşem diyebilirim. Yumuşak ama virajda kendini bırakmıyor. İyi hazırlanmış amortisörler, yaylar ve ön-arka 12″ 90/90 lastik ölçüsü birbiri ile çok uyumlu. Geniş, bol yüzeyli selenin de bunda payı olmalı. O sebeple bu aracı “uçan halı” olarak nitelendiriyorum. Bence en başarılı yönü burası. Beli hassas sürücülerin denemesini tavsiye ediyorum.
Fabrikanın koyduğu ve üzerine kendi markasını (TVS Tyres) bastırdığı lastikleri kışın 0 derece havada test etme imkanım oldu. Kötü değiller, vasat diyebilirim. Ben genel maksatlı kullanım için Anlas Winter Grip taktırdım. Dört mevsim onları kullanacağım. Yol tutuşu ve yumuşaklığı daha da arttı. Hem bozuk yollara da uygun diş yapısına sahipler hem de yazın hızlı şekilde aşınmadıklarını duydum. 10 bin km kullanımı hedefledim, bakalım ne olacak?

Benzin deposu arkada olduğundan sele altındaki bagaj alanı bir miktar kısıtlanmış, kendisine göre. Bagaj kovanı 4 vida ile çıkartılabiliyor ve aracın motoruna oradan müdahale şansı var. Zor değil, Vespa kadar kolay da değil. Kontak anahtarından kumanda edilen benzin depo kapağı aracın en arkasında, arkaya sabit çanta konduğunda dolum işi kolaylığını kaybediyor lakin ben jupiter’e arka çanta monte etmeyeceğim, kumaş bir çantayı arkama iliştirmek yada düz ve geniş ayak boşluğuna bir sırt çantası yerleştirmek daha yakışır oluyor.
Ayak boşluğunun tamamen düz ve geniş tasarlanmış olması iniş binişlerde, çanta, paket vs taşımada çok kolaylık sağlıyor. Orada önlü arkalı bulunan iki adet askılar sayesinde 7-8 kg lık karpuz dahi taşıdığımı hatırlıyorum 🙂
Arkada dört ayar konumlu bir adet amortisör var ve tekerlek tek somun sayesinde çıkıyor, o esnada egzostun sökülmesine de gerek kalmıyor. Bu yüzden fren bakımını yapmak çok kolay.

Motoru Honda tabanlı GY6 yapısında gayet basit, standart. Hava soğutmalı, yaklaşık 8 HP. 65-70 km/s hızda rahat ilerliyor, 90 a kadar çıkabiliyor, o kadar. Sessiz, titreşim yok, sürerken elektrikli motor hissi uyandırıyor. Ortalama yakıt tüketimi 1,7 litre/100 km.
İnternet üzerinden yaptığım araştırmalarda varyatörlerinin normal kullanım ve bakım süreçlerinde pek sorun çıkartmadığını fark ettim. Zaten Hindistan orjinli olduğu için oradaki zor yol, iklim ve kullanım şartlarına uygun tasarlanmış. Keza bu ürün uzun yıllardır Türkiye’de satılmakta, Anadolu’da pek çok yerde iş amaçlı kullanılıyor, sepet takan, romörk takıp yük taşıyan, üzerine üç kişi binip sürenleri bizzat gördüm.
Orjinal yedek parçası bol ve ucuz, işletme maliyeti hayli düşük.
Ufak tefek kişiselleştirmeye açık, sökmesi takması kolay yapıya sahip.
Jupiter 110 bildiğim kadarı ile ülkemize yedek parça olarak geliyor ve montajı burada yapılıyor. Maalesef montaj işçiliği iyi değil. 2016 yılında test ettiğim Hindistan imalatı Jupiter çok daha temiz işçiliğe sahipti. Haliyle satın alınca sağını solunu söküp elden geçirmem gerekti. Özellikle elektrik tesisatının yerleştirilmesinde küçük ama önemli hatalar vardı. Teknik işlere elim yatkın olduğu için 2-3 saatlik uğraş neticesinde sorunlarını hallettim. Ama benim imkanıma sahip olmayanlar ilk bakımda yetkili ve düzgün bir serviste bunları yaptırabilirler, çok zor şeyler değil.

Nelerini beğendim;
- Yumuşak, dengeli süspansiyonunu
- El freni olmasını
- Gidon yüksekliğini
- Ekonomik yakıt tüketimi ve işletme maliyetini
Nelerini beğenmedim;
- Türkiye’de yapılan montaj işçiliğini
- Ekranında saat olmamasını
Şimdilik anlatacaklarım bu kadar, ileride teknik bakımlarını kendim yapacağım, zaman içinde o detayları da fırsat buldukça paylaşmak niyetindeyim.
Özetle;
TVS Jupiter 110; Scooterlerin uçan halısı. Ekonomik, rahat, çok sevimli. Ben ve arkadaşlarım keyifle kullanıyoruz, memnunuz. Tavsiye olunur.
Sevgiyle kalın, yolda olun, yolda hayat var.
Ertuğrul Ortaç
24 Aralık 2023
One thought on “TVS Jupiter 110 Fi (Uçan Halı)”